2021-2022 Yükseköğretim Akademik yılının hayırlara vesile olması temennisinde bulunan Erdoğan, "Eğitim öğretim hizmetlerinde de büyük zorluklar yaşadık. Uzaktan da olsa eğitimin devam ettirilmesi elbette önemlidir. Ancak bunun yüz yüze eğitim öğretim tecrübesinin yerini tutmayacağı açıktır. Hükümet olarak her kademedeki eğitim kurumlarımızı belirlenen vakitte faaliyete geçirmek için her türü tedbiri aldık. Eylül ayı başından okul öncesi, ortaokul ve lise seviyesindeki okulları açtık. Milli Eğitim Bakanlığımız ve Sağlık Bakanlığımız okullarda alınması gereken önlemleri, yapılması gerekenleri belirlediler. Halihazırda 71 bin okulumuzun tamamı açıktır" dedi.


Şu ana kadar sadece 2 okulda karantina uygulamasına gidildiğini belirten Erdoğan, ”Vaka durumuna göre bazı sınıflar karantinaya alınabilir ama okul ilçe ve il çapında bir kapanma kesinlikle düşünmüyoruz. Yükseköğretim 'de de bugün hem yeni akademik yılın açılışını yapmanın hem de yeniden yüz yüze eğitim öğretimin başlanmasının sevincini yaşıyoruz. Salgın tehdidine karşı gereken tedbirleri almak suretiyle üniversitelerimizde de eğitim öğretimin kesintisiz sürmesi konusunda kararlıyız. Tüm planların ve hazırlıkların buna göre yapılmasında fayda görüyorum" diye konuştu.

Türkiye’de Yükseköğretim’in uzunca bir süre toplumun sadece küçük bir kesiminin erişebildiği ayrıcalıklı bir hizmet olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Mesela 1990’lı yılların sonunda dahi Türkiye’de 18- 22 yaş aralığındaki gençlerin net okullaşma oranı yüzde 15’lerin altındaydı. Yani bu yaş gurubundaki 6 gencimizden sadece bir tanesi üniversite eğitimine erişebiliyordu. 1990’lı yılların ortasından itibaren Türkiye’de yükseköğretim katsayı ve başörtüsü yasağı gibi antidemokratik uygulamalarla toplumsal gerilimlerin merkezine yerleşmiştik. Kurdukları kast sistemiyle milletin evlatlarını, milletin vergileriyle yapılan kurumlardan dışlayanların sebep olduğu haksızlık, çarpıklık yürekleri sızlatıyordu. Hükümete geldiğimiz andan itibaren üzerine en kararlılıkla gittiğimiz alanlardan biri gençlerimizin yükseköğretim imkanlarını artıracak çalışmalar olmuştur. Bu anlayışla 2002 yılında 76 olan kamu ve vakıf yüksek öğretim kurumu sayımızı 207’ye çıkardık. Türkiye’de her ilimizi kendi üniversitesi olmasını sağladık. Üniversite sayısındaki artışa paralel olarak akademik personel sayımız 70 binden 180 binin üzerine çıktı. Aynı dönemde üniversite öğrencisi sayımız 1. 6 milyondan 8. 4 milyona yükseldi. Artık 18 -22 yaş aralığındaki gençlerimizin yüzde 15’i değil yüzde 44’ü yükseköğretime ulaşabiliyor. Bir zamanlar üniversite kapılarından içeri alınmayan genç kızlarımızın net okullaşma oranının erkeklerin 5 puan üzerine çıkması eğitim - öğretimde hak ve özgürlüklerin geldiği seviyenin işaretidir. Netice itibari ile üniversiteye girebilmenin istisnai bir ayrıcalık olduğu günlerden nüfusumuzun her 10 kişisinden birinin üniversite öğrencinin olduğu bir yere geldik. Bugün Türkiye kendi evlatları yanında dünyanın dört bir yanından 230 bin uluslararası öğrenciye ev sahipliği yapıyor" ifadelerini kullandı.

Türkiye burslarına yapılan başvuruların her geçen gün arttığına dikkat çeken Erdoğan, "Bu yıl 3 bin 500 burs için 165 bin başvuru aldık. Yeni kurulan üniversitelerle ilgili zaman zaman haksız değerlendirmeler yapıldığını görüyoruz. Halbuki bu üniversitelerimiz her geçen gün daha güçlenmekte ve kurumlaşmaktadır. Tıpkı daha önceki dönemlerde kurulan üniversiteler gibi bunlarda da zamanla arzu ettiğimiz seviyelere çıkacaklardır. Yeni üniversitelerimizden bazılarının gerek akademik yayın, gerek patent, gerekse diğer pek çok çalışma bakımından şimdiden sergiledikleri başarıları da yakından takip ediyoruz. Bu tablonun gerisinde ülkemiz bütçesinde eğitimi yükseköğretimi de içerecek şekilde birinci sıraya çıkarmamızın sağladığı imkanlar vardır” dedi.

Nitekim, OECD ülkeleri arasındaki ortalaması yüzde 1,4 olan yükseköğretim harcamalarına ayrılan payın milli gelire oranının yüzde 1, 7’ye çıkarıldığını aktaran Erdoğan, "Eğitim ile kalkınma arasındaki güçlü bir ilişkiye inandık ve kurduk. İnsanlarımızın eğitim seviyesi yükseldikçe, bilgi ve kabiliyetleri arttıkça, ülkemizin siyasi, sosyal, ekonomik gelişmesi de aynı oranda hızlanmaktadır. Yaygın ve güçlü eğitim kurumlarına sahip ülkelerde refah da artıyor. Yükseköğretim kurumlarının ülke geneline yayılması, bu şekilde ortaya çıkacak refahında adil ve dengeli dağılması anlamını taşımaktadır. Türkiye’de yükseköğretim kurumlarının ülke genelindeki yaygın gelişimine karşı çıkanların asıl tahammül edemedikleri eğitimini ancak kendi şehrinde sürdürebilecekleri evlatlarımızın ülkeye ve millete her alanda çok büyük hizmetler verme potansiyellerinin harekete geçmiş olmasıdır. Teknofest’te ülkemizin dört bir yanından önemli bir kısmı da lise veya üniversite öğrencisi olan gençlerimizin kendilerine fırsat verildiğinde ne büyük başarılara imza attıklarını görüyoruz” diye konuştu.

Cem Karaca’nın 'İşçisin sen İşçi kal' şarkısında dile getirdiği ruh haliyle Anadolu’daki evlatlarımızın tekrar kesmek isteyenlere izin vermeyeceğiz" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Tam tersine tüm şehirlerimizin, tüm gençlerimizin, kendileri ve ülkeleri için yapacakları her çalışmaya, geliştirecekleri her projeye, her girişime destek olmayı sürdüreceğiz. Türkiye’nin insan kaynağını zenginleştirmek ve böylece rekabet gücünü artırmak için yatırımlara devam edeceğiz. Son dönemde Yükseköğretim sisteminde yapısal değişiklikler getiren önemli adımlar atıldığını belirten Erdoğan,” Bunlardan biri de Yükseköğretim Kalite Kurulu'nun faaliyete geçmesidir. Üniversitelerimizin kalite odaklı gelişimi temin ederek mezunlarımızın küresel düzeyde yeterlilik sahibi olmalarını amaçlayan bu kurul, dünyadaki benzer yapılarla da kapsamlı işbirlikleri geliştirmiştir. Bugüne kadar 58 yükseköğretim kurumunda izleme faaliyeti gerçekleştiren halen 69 üniversitemizde çeşitli safhalarda çalışma yürüten kurulumuzun kalite güvencesi kültürünün oluşumuna önemli katkı sağladığına inanıyorum."
Bir başka önemli projenin yükseköğretimde misyon farklılaşması ve ihtisaslaşma konusu olduğunu belirten Erdoğan, "Bu çerçevede 11 asıl ve 5 aday üniversite araştırma üniversitesi, 15 üniversitemiz bölgesel kalkınma odaklı üniversite olarak belirlenmiştir. Ayrıca tematik ve mesleki ağırlıklı üniversitelerle ilgili çalışmalar yürütülmektedir. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu alanlarda beş binin üzerinde nitelikli insan kaynağı oluşturmak için başlatılan YÖK Doktora Projesi de gayet verimli olmuştur” diye konuştu.

Buna rağmen doktoralı insan kaynağının halen hedeflerin çok gerisinde olduğunu ifade eden Erdoğan, "Eğitim kalitesi ile, uluslararası yayın sayısını artırmak, öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısını azaltmak için doktora mezunu sayısını daha da yükseltmemiz gerekiyor. Aynı şekilde ileri teknolojiye dayalı ürünler üreterek ekonomiye daha çok katkı yapabilmemiz için de doktora mezunu sayımızı artırmaya ihtiyacımız bulunuyor.
Bu alandaki açığın kapatılması için siz yükseköğretim yöneticilerinden daha fazla gayret göstermenizi bekliyorum. Özel müfredatla ve özel hocalarla üstün nitelikli bilim insanları yetiştirmek için YÖK başarı bursu ile öğrencilerimizi destekliyoruz. Üniversitelerimizde hayata geçirmeye başladığımız Genç Ofis Projesi ile gençlerimizi sosyal ve beşeri yönlerini güçlendirmelerine katkı sunuyoruz. Salgının da etkisiyle üniversitelerimizde dijitalleşmeye hız verdik. Bu yıl taban puanları düşürerek, daha fazla sayıda gencimizin üniversite programlarına yerleşebilmesini temin ettik. Bununla kalmadım ek yerleştirme imkanı sağladık. Gençlerimizi önümüzdeki haftalarda bu fırsatı da değerlendireceklerine inanıyorum" dedi.

Son yıllarda atılan bir diğer önemli adımın geleceğin meslekleri projesiyle önlisans, lisans ve lisansüstü düzeyindeki programların yükseköğretim sistemine kazandırılması olduğunu kaydeden Erdoğan şunları söyledi:
"Doktora sonrası üniversitelerimizde görev alacak akademisyen, araştırmacı ve bilim insanlarımız için şeffaf ve liyakat odaklı bir istihdam sistemi getirdik. Mevcut birikimden yararlanmaya devam etmek için emekli öğretim üyelerinin sözleşmeli olarak görevlerine devam edebilmelerine imkan sağladık. Üniversite sanayi işbirliği kapsamında özellikle meslek yüksek okullarının organize sanayi bölgelerinde açılmasını ve işyeri eğitimini teşvik ettik. Kabiliyetli öğrenci ve mezunların kamuda veya özel sektörde değerlendirilebilmesi için üniversitelerimizde kurulan kariyer merkezleri vasıtasıyla nemli uygulamalar başlattık. Staj Seferberliği Programıyla tamamen objektif şartlarda ve fırsat eşitliği temelinde yaklaşık 88 bin gencimize staj teklifi götürdük. Bunlardan 44 binden fazla önlisans ve lisans öğrencisi devletin ödediği ücretle staj yapacağı iş yeriyle irtibatlandırıldı. Staj programının ocak ayında başlayacak 2022 başvurularına tüm gençlerimizi davet ediyoruz. Mezunlar için yerli ve milli yazılımla geliştirilen kariyer kapısı, tüm kamu kurumlarının istihdam talepleri için hizmete açıldı."

Vakıf üniversiteleriyle ilgili yeni düzenlemelere giderek bu alandaki sorunların çözümü yolunda adımlar atıldığını bildiren Erdoğan, "YÖK bünyesinde yürütülen eğitim programları meslek yüksek okulları ve eğitim fakülteleriyle ilgili süreçlerden verimli sonuçlar aldık. Üniversite sınavları yükseköğretime giriş sistemindeki arz ve talep uyumsuzluğunun adil bir çözüm yolu olarak kullanılmaktadır. Türkiye son 19 yılda yaptığımız yatırımlar ve reformlar sayesinde hamdolsun, yükseköğretimde kapasite sorunu olmayan bir ülke haline gelmiştir. Artık gençlerimizin hayal ettikleri yere yerleşemedikleri için hayatlarının baharlarında tekrar tekrar üniversite sınavına girmelerine gerek bırakmayacak daha güçlü bir sistem kurmalıyız. Bir yanda üniversite sınavı peşimde vakit kaybetmeden gençlerin diğer yanda üniversitelerimizde atıl kapasitenin bulunduğu mevcut tabloyu süratle değiştirmemiz şarttır. Bunun yolu da kamu ve özel sektörü kapsayan iş piyasalarındaki talep ve eğilimleri iyi takip etmekten müfredatın ve programların bu doğrultuda güncellenmesinden geçiyor" açıklamasında bulundu.

Temel bilimlere ve ileri teknolojiye dayalı araştırma alanlarına özel önem verileceğini kaydeden Erdoğan, "Önümüzdeki gerçeklere de gözümüzü kapatmayacağız. Bunun için öncelikle üniversite kampüslerini toplumdan ve ekonomiden kopuk alanlar olmaktan çıkarıp hayatın içinden yerler haline dönüştürmeliyiz. Sadece devletten gelen bütçeyle bu hedeflere ulaşılamayacağı açıktır. Dünyadaki başarılı örneklere baktığımızda kendi kabiliyetleri ve altyapılarıyla çok ciddi bütçelerle adeta birer özel işletme gibi çalışan üniversite birimleri görüyoruz. Ülkemizde de yapmamız gereken işte budur. Bizim gözümüzde başarılı üniversite yöneticisi rutin işlemleri yerine getirmenin ötesinde işte bu tür büyük sıçramaları yapabilen kişi demektir. Bulunduğu şehrin ve ülkenin ve ülkenin imkanlarını en doğru şekilde kullanarak dünyadaki gelişmeleri yakından izleyerek potansiyelini harekete geçiren üniversitelerimizin bırakınız Türkiye’yi küresel çapta bir marka haline dönüşmesinin önünde hiçbir engel göremiyorum" dedi.
"Esasen küresel düzeyde yaşanan siyasi ve ekonomik dönüşümlerle iklim değişikliği gibi hayati öneme sahip gelişmeler, yükseköğretimde gelecek 10 yılı hedefleyen güçlü bir vizyon ortaya koymamızı ve bunu kararlılıkla uygulamamızı da zorunlu kılıyor" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hem hükümet olarak bizim sağlayacağımız destekler hem de üniversitelerimizin kendi geliştirecekleri kaynaklarla böyle bir vizyonu hayata geçirebileceklerine inanıyorum. Salgın döneminde sağlıktan sanayiye, pek çok alanda bu konuda gereken alt yapıya ve ufka sahip olduğumuzu hep birlikte gördük. Artık taklit ve takip edici olmaktan çıkıp belirleyici ve yönlendirici konuma gelmemiz gereken bir döneme girdik.
Bu adımlardan biri de 2030’a doğru Türk yükseköğretiminde küresel vizyonlar destek programı dediğimiz Cumhuriyet Tarihi’nde bugüne dek üniversitelere yapılan en büyük mali destek organizasyonudur. Yükseköğretim Kurulu önceliğinde hayata geçirilecek bu programla üniversitelerimiz inşallah ülkemizin dünyadaki yenilikçi çalışmaların önde gelen merkezlerinden biri olmasına hizmet edecektir. Biz de bu programı bizzat destekleyecek, üniversitelerimizin küresel başarılara imza atmaları için her türlü katkıyı vereceğiz. Bazılarının her konuda olduğu gibi yükseköğretim hususunda da yapılanları takdir etmek, hayırlı adımlara destek vermek, milletimizin sahiplendiği vizyona katkı sağlamak gibi bir derdi olmadığını üzüntüyle takip ediyoruz."


"Rektörünün arabasının üzerine çıkıp orada tepinen öğrencilerin olduğu bir Türkiye’yi ben kabullenemiyorum" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bize böyle öğrenciler gerekmez. Öğrenci her şeyden önce irfanın hikmetin, ilmin kendisini güçlendirdiği insan olmalıdır. Halbuki üniversiteye girmenin ayrı bir dert okuyup bitirmenin ayrı bir sıkıntı olduğu dönemlerden bugünkü kapasiteye ulaşmış olmamız gerçekten tarihi bir başarıdır. Rektörünüz aracın içinde siz önünü kesiyorsunuz daha sonra aracın üzerine çıkıp tepinmeye başlıyorsunuz. Böyle bir öğrenci olamaz. Bunlar olsa olsa ancak işte üniversitelerin içine sızmış teröristlerdir. Gelişmiş ülkeleri dahi geride bıraktığımız bir kapasitemiz var. Kalite ile perçinlediğimizde Allah'ın izniyle önümüzde durabilecek hiçbir güç tanımıyoruz. Üstelik sadece bu kadarla kalmadık, ülkemizde üniversite eğitim almak isteyen hiçbir öğrencimizin barınma ve maddi kaynak sıkıntısı çekmemesi için eşi benzeri görülmemesi adımlar attık. Yurt sayımızı 190’dan 774’e bu yurtlardaki yata sayımızı 192 binden 724 bine çıkardık. Yurtlarımızın fiziki şartlarını fevkaladede iyileştirdik. Eskiden 30 - 40 kişilik koğuşlarda kalan öğrencilerimiz 3- 4 kişilik içinde dolabı, yatağı, çalışma masası, banyosu, tuvaleti olan otel standardında odalara sahip. Devlet yurtları yanında 300 bine yakın özel yurt kapasitesi de mevcut. Dünyada yükseköğretim öğrencilerine en fazla barınma imkanı saplayan ülkedir. Nedir o Allah aşkına parklarda, bankaların üzerinde sere serpe yatanlar ya bunlar öğrenci mi. Ne alakası var ya. Bunlar dışarıdan gelip aynen gezide olduğu gibi buralarda terör estiren teröristler. Biz öğrenciye en büyük saygıyı duyan bir iktidarız. Göreve geldiğimizde verilen burs 45 liracıktı. Şimdi 650 liraya çıktı. Nereden Nere geçtiğimiz yıl salgın sebebiyle yurtlar kapalı olduğu için hem yeni kayıt yaptıranlar, hem geçtiğimiz yıl üniversite başlayanlar başvuru yaptı. Bu da başvuruda yığılmayı beraberinde getirdi. Hamdolsun üstesinden gelemeyeceğimiz bir sorunla karşı karşıya değiliz. Pek çok şehrimizde yurtlarda kalmak için başvuran öğrencilerimizin neredeyse tamamının talebini karşıladık. İnşaatı süren yurt çalışmalarıyla 110 bin üzerinde yeni yatağı öğrencilerimizin hizmetine sunacağız. Böylece yurt sorununu tamamen çözmüş olacağız. Öğrencilerimiz sadece yurtlar da kalma imkanı sunmuyoruz aylık 570 lira da beslenme yardımı yapıyoruz. Bu yardımdan yurtlarımızda kalan Tüm öğrencilerimiz faydalanabiliyor. Yurtlarda ücretsiz kalma hakkı olan öğrencilerimiz için Bu rakam 870 lirayı bulunuyor. Hatta bazı şehirlerimizde komşum projesiyle gönüllü gençlerimiz vasıtasıyla yurtlarda artan yemekler bölgedeki ihtiyaç sahibi ailelere dağıtılmaktadır. Yaklaşık 1 buçuk milyon öğrencimizi lisansta 650 yüksek lisansta 1300 lira doktora 1950 liralık kredi veya burs ödemesi ile destekliyoruz. Böylece hiçbir evladımızın maddi imkansızlık sebebiyle eğitimden geri kalmasına izin vermiyoruz" dedi.

Erdoğan, "Geçmişte üniversitelerde harç diye bir sorun vardı Her akademik yıl açılışında harçları protesto için gösteriler yapılır huzursuzluk çıkardı. Biz üniversite harçlarını kaldırarak eğitim öğretim önündeki bu engeli de geride bıraktık. Bugün artık ülkemizde üniversite eğitimi almak isteyen öğrencilerimizin önünde hiçbir mani kalmamıştır. Yeter ki öğrencilerimiz bu yolda yürüsün. Diğer tüm sıkıntıları çözmek, talepleri karşılamak bizim işimizdir Biz bunları çözeriz. Her hususta olduğu gibi eğitim konusunda da durmak yok yola devam diyoruz. Sizlerin gayretleri ve çalışmalarıyla üniversitelerimizde başarılı bir eğitim öğretim dönemini geride bırakacağımıza inanıyorum. Üniversitelerimizi açık tutarak bu akademik yılı tamamlamak gayretinde olduğumuzu altını bir kez çizmek istiyorum. Bu yıl YÖK üstün başarı ödüllerine layık görülen akademisyenlerimiz tebrik ediyorum" değerlendirmesinde bulundu.
Programa Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanı sıra TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Gençlik ve Spor Bakanı M. Muharrem Kasapoğlu, Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, AK Parti
Genel Başkanvekilleri Binali Yıldırım ve Numan Kurtulmuş ve çok sayıda davetli katıldı.