Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Başkanlığın konferans salonunda düzenlenen, 4 gün boyunca devam edecek olan "9. Yurt Dışı Din Hizmetleri Konferansı"nın açılış programına katıldı. Yurt dışında yapılan dini faaliyetlerin tanıtıldığı video gösterimiyle başlayan programın açılış konuşmasını yapan Başkan Erbaş, insanlığın gelece dair umutlarının gittikçe zayıfladığını belirterek bilginin, bilim ve düşüncenin son iki asırdır Batı merkezli bir anlayışla temellendirildiğini vurguladı.
İnsanlığı tehdit eden ve insanlığın geleceğini ipotek altına alan bütün olumsuzlukların aslında adaletin ve merhametin kaybedilmesinin acı bir yansıması olduğunu kaydeden Başkan Erbaş, yaşanan gelişmelerin insanlığın büyük bir dönüşüme ve değişime zorlandığına işaret ettiğini anlatarak, “İletişim ve etkileşim alanındaki baş döndürücü hızın, yerleşik alışkanlıkları, inanç, ahlak, değer ve davranış kalıplarını büyük bir dejenerasyona uğrattığını görüyoruz. Diğer yandan bilgi güvenliği, gizlilik, mahremiyet gibi pek çok alanda ciddi riskler barındıran bu yeni durum, kötülüklerin örgütlenmesi için de elverişli bir zemin oluşturmaktadır. İnanç ve değerlerin istismar edilmesine ve yalan, iftira, nefret, şiddet, ırkçılık gibi eğilimlerin sıradanlaşmasına sebep olmaktadır” dedi.

“Yeni bir yol haritası çizilmesi elzemdir”
Erbaş, mevcut süreçte yapılması gerekenin insanlığı İslam’ın diriltici mesajıyla yeniden buluşturmak olduğunu hatırlatarak, “Bu süreçte din ve irşat hizmetleri, anlam ve etki bakımından daha önemli hale gelmiştir. Hayatın merkezinde yer alan dijital dünyanın gerçekliklerini de dikkate alarak yeni bir yol haritası çizilmesi elzemdir. Dinimizin barış ve esenliği önceleyen rahmet mesajlarını daha etkili bir şekilde insanlara iletebilmemiz için bilgi, bilinç ve güzel ahlaka dayalı yeni pratikler geliştirmek zorunda olduğumuzun altını çizmek isterim” diye konuştu.

“Manipülasyonlar ve engeller olmasa, insanların hakikat arayışının yolu kesinlikle İslam’a çıkacaktır”
Başkan Erbaş, şöyle devam etti:
“İslam ve Müslümanlar aleyhine yapılan karalama kampanyalarının hız kazandığı bir dönemde işimizin hiç de kolay olmadığını bilmemiz gerekir. Bu noktada İslam aleyhtarlığının arka planını doğru okumak da, küresel çıkar ilişkilerini ve kirli emperyalist emelleri görmek açısından son derece önemlidir. Şu bir gerçektir ki, manipülasyonlar ve engeller olmasa, insanların hakikat arayışının yolu kesinlikle İslam’a çıkacaktır. Zira modern çağın öne çıkan sorunları olarak yalnızlık, bireysellik, bencillik, nefret ve şiddet gibi olguların yol açtığı buhranlardan kurtuluşun yegane reçetesi İslam’dır, bunun dışında da başka bir reçete yoktur.”

“Her fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz”
“Taşıdığımız sorumluluk ve temsil ettiğimiz inanç, bu manzara karşısında bizleri daha fazla çalışmaya, daha çok yorulmaya sevk etmelidir” diyen Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Başkanlık müşaviri ve ataşelerinden beklentilerinin Diyanet İşleri Başkanlığının misyonu ve vizyonunu yurtdışında en ideal şekilde temsil etmeleri olduğunu söyleyerek, “İnsanları dinimizin evrensel değerleriyle buluşturmak, tanıştırmak, bu anlamda bir kamuoyu ve insanlığın ortak geleceğine dair bir ufuk oluşturmak için her fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Son birkaç asırdır İslam coğrafyası savaşlar, işgaller, şiddet ve yoksulluk altında zor ve sıkıntılı süreçlere mahkum edilmiştir. Sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel vb. açılardan dahili ve harici müdahalelere maruz bırakılmıştır. Etnik kimlikler, mezhep, meşrep ve ideoloji farklılıkları üzerinden fitne, tefrika ve anarşi üretilerek Müslümanların enerjisi ve motivasyonu hedef alınmıştır” ifadelerine yer verdi.

"Dışlayıcı ve ötekileştirici söylemler, Batı’nın çifte standardının açık bir tezahürüdür"
Birçok Avrupa ülkesinde İslam düşmanlığının her geçen gün büyütülen, endişe verici boyutlara ulaşan ve Müslümanların özgürlük alanlarını daraltan bir tehlike olduğunu aktaran Başkan Erbaş, şunları söyledi:
“Hiç şüphesiz bu tür ayrıştırıcı, dışlayıcı ve ötekileştirici söylemler, insan hakları ve özgürlükler bağlamında Batı’nın çifte standardının açık bir tezahürüdür. Bu da insanlık adına utanç verici bir durumdur. Bizler, insan onurunu hiçe sayan, birlikte yaşama ahlakını ayaklar altına alan bu tür yaklaşımlar karşısında daima müteyakkız olmalıyız. Ayrımcılık, ırkçılık ve İslam düşmanlığı gibi sorunlarla mücadelede hukuk ve evrensel değerler ekseninde dirayetli bir duruş sergilemeliyiz. Bilinçli ve son derece kararlı davranmalıyız.”