YENİ ÇAĞ TOHUMLARINI EKİYOR

Abone Ol

 Yeni çağ hafiflemek demektir. Üzerimizdeki tortulardan kurtulmak, asıl varlığımıza daha da yaklaşmak, nihayet evrenin dilini anlamaya başlamak demektir. Yani gözlerimizin, suretini değil aslını görmesi demektir.
Gerçek sandığımız şeylerin ne kadarı gerçekten gerçek? Değerli dediğimiz şeylerin ne kadarı gerçekten o değere sahip? 
Değerliye yüklediğimiz anlamlar, çoğunlukla maddeden, şan şöhretten geçiyor. Zengin olmak, ünlü olmak, en güzel olmak yaşamın gayesi, hedefi haline geliyor. Maddeye sahip olduğunuz oranda güç sahibi, otorite sahibi hatta saygınlık sahibi oluyorsunuz. O kadar ki, o maddeyi hangi yollarla ele geçirmiş olduğunuzun bile bir önemi kalmıyor. Alın teriyle kazanılmış gerçek hak mıdır, değil midir kimsenin gözü görmüyor.
 Bu maddenin gücüdür. Kapılan içinde uzunca bir yoldur. Çık çıkabilirsen içinden, uğraş dur. Çünkü maddeye sahip oldukça üzerimize, gözlerimize bir kat daha perde iner, kabuklarımız birer kat daha kalınlaşır.
Eskiden erenler, ermeye dağlara çıkar kendilerini ararlardı. Her şeyden arınıp, kendi özlerine, Tanrı’larına bir kat daha yaklaşmak için türlü sıkıntılara katlanırlardı. Onları gören halk da, saygıyla onları izler, sözlerine itimat ederlerdi.
Şimdilerde bilginin, bilgeliğin bile kısadan bir yolu, bir fiyatı var. En çabuktan nasıl ererim formülleri, eh formüle göre de bedelleri var elbette. Kendini Tanrı yoluna adamış Yunus’ların ise sadece adı var, o da duymak isteyene… 
Ne zor iştir kendinden geçip de, gerçeğe doğru yürümek. O kabukları bir bir aşıp da, içerdekine varmak. Eski doğu öğretilerinde, her bir değere varabilmek için yıllar, onun karşılığı da ömürler verilirdi. Ne bir acele, ne de bir telaş içinde olmadan ince ince işlenirdi bilgiler. Ta ki, en derinlere nüfuz edene kadar.
Şimdiyse, birkaç ay içinde belli başlı kurslara gidip, birkaç kitap okuyarak her şeye sahip olmak mümkün. Zahmetsiz ve kolay yoldan, sadece bedelini ödeyip tüm zamanların sırlarına ulaşmak mümkün. Tüm bunlar bir sonun başlangıcı aslında. Yozlaşan değerler, kaybolan nizamlar, yitirilen manevi ilkeler başka neyin habercileri olabilir ki?  
Sonun yaklaştığını değil, bizzat onun içinde bulunduğumuzun ifadesinden başka bir şey değil bu göstergeler. Ancak her son yeni bir başlangıç demektir. Ve bu da eski ve dejenere olmuş bir çağın kapandığını, yepyeni bir çağın başlayacağını işaret ediyor. 
Gözlerimizin suretini değil, aslını göreceği yepyeni bir çağ...