Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği'nin (BUSİAD) düzenlediği Çekirge Toplantısı'nın bu ayki konuğu Doğan Yatırım Bankası Hazineden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Murat Selamoğlu oldu. Selamoğlu, 'Global para ve döviz piyasalarında son gelişmeler ve beklentiler' başlıklı sunumda, dünyadaki duruma ilişkin bir sunum gerçekleştirdi.

ERCAN ÇALIŞIR / BURSADA BUGÜN

BURSA (İGFA) - BUSİAD'ın marka etkinliği Çekirge Toplantıları'nda bu hafta Global para ve döviz piyasalarında son gelişmeler ve beklentiler konuşuldu.

BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar'ın konuşmasından satır başları şu şekilde;

Bugün sizleri böylesine güzel bir ortamda ağırlamakla birlikte, konumuzun çok ağır olduğunun da farkındayız. Hepimiz önümüzü görmek istiyoruz. Hem ülkemizde hem de dünyada, istikrar, güven ve öngörülebilirlik ortamı en büyük arzumuz. Ancak geldiğimiz noktada, bu kısa süre için çok da mümkün görünmüyor.

Bir yanda Rusya-Ukrayna Savaşı ve savaşın getirdiği karşılıklı ambargolar diğer yanda Tayvan üzerinden ABD-Çin gerilimi, artan emtia fiyatları, enerjide yokluk hali, çok yükselen, kontrolden çıkan ve kısa sürede fren izini göremeyeceğimiz bir enflasyon, diğer yanda bu enflasyona karşı, dünyanın en güçlü iki ekonomisi ABD ve AB'nin faiz silahını kullanması ve bunun ardından durgunluk ve belki de stagflasyon beklentisi.

Bunlara ülkemiz ekonomisinin vereceği tepkiler çok önemli.

Bugünkü konuşmacımız, Doğan Yatırım Bankası Hazineden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sn. Murat Selamoğlu'nun, "Global Para ve Döviz Piyasalarında Son Gelişmeler ve Beklentiler" başlıklı sunumuyla, bizi bir parça aydınlatacağını umuyorum. Çünkü biz iş insanları, bir süredir dalgalı ve sisli bir denizde, yön bulma araçları çalışmadan karaya ulaşmak için çabalayan kaptanlar gibiyiz.

Uğraşımız paradan para kazanmak değil. Para piyasalarındaki gelişmelerin geleceğe yönelik kararlarımıza ve üretimimize etkilerini anlamaya ve bu etkilerden olabildiğince az zarar görerek risklerimizi yönetmeye, üretimlerimizi ve hizmetlerimizi sürdürmeye çalışıyoruz. O nedenle geçtiğimiz ay ilkini yayınladığımız ve gelecek ay da ikincisi için hazırlandığımız, BUSİAD İktisadi Yönelim Anketi'nin sonuçlarından biraz bahsetmek isterim.

Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Özdemir'in katkılarıyla gerçekleştirdiğimiz çalışmada, Bursa iş insanın tüm zorlu koşullara rağmen, üretimden geri durmadığını, büyümeye katkı vermeye devam ettiğini gördük.

Ayrıntılarını ağustos ayı sonunda yayınladığımız çalışmada bulacağınız üzere, iş insanlarımızın fiyatlardaki artışların ve çalışan ücretlerindeki yükselişin devam edeceğini düşündükleri, ona rağmen yatırımdan kaçınmadıkları ve gelecekten umutlu oldukları ortaya çıktı.

Biz BUSİAD olarak, kentimize ve iş insanımıza güveniyoruz. En büyük özelliğimiz esnekliğimiz.

Dünyada sorunlara çözümler üretmede bu kadar esnek olabilen ender ülkelerden biriyiz diye düşünüyorum. Bu güzel özelliğimizi kurumsallaşmada, markalaşmada, dijitalleşmede ve katma değerli ürünler üretmede de daha fazla kullanabilmeliyiz.

Avrupa'daki durgunluktan bahsedilirken bunun ülkemize etkisinin de yüksek olacağı ifade ediliyor.

Bu mümkün olmakla birlikte bu esnek yapımız ile lojistik yakınlığımızın bize avantaj getireceğini düşünenlerdenim kişisel olarak.

Ayrıca bu dönemde elde edeceğimiz avantajların ilerideki güzel günlerde katbekat fazlasıyla bizlere geri döneceğine de inanıyorum. Bu koşullarda üretmekten geri durmayan bir topluluk, iyileşen koşullarda kim bilir neler yapar?

Günümüzde, ileride ve her zaman hepimize gerekenin güven, istikrar ve öngörülebilirlik olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Büyümemiz yüksek görünse de sürdürülebilir ve kapsayıcı olmalı, hedeflerden olabildiğince az sapmaların yaşandığı, makroekonomik amaçlar arasında tutarlılığın olduğu ekonomik programlar uygulanmalı, özellikle tarım sektörü ve iklim değişikliğine yönelik uzun vadeli politikalar belirlenmeli, verilen teşviklerin mutlaka etki değerlendirmesi yapılmalı.

 Tüm bunların gerçekleştirilmesinde ilgili kurumlar ve politikalar arasında koordinasyonun sağlanması da çok önemli.

Sözlerime son vermeden önce, siz üyelerimizin BUSİAD İktisadi Yönelim Anketi'ne katılım noktasında desteklerinizin devamlı olmasını beklediğimizi de hatırlatmak isterim. Bizim yönetim olarak önemli bir görevimizde sizlerin sözcüsü olarak gerek ekonomik gerekse ilgi alanlarımızı içeren diğer tüm konularda olumlu ve olumsuz görüş ve önerilerimizi kamuoyu ile paylaşmak.

Katılımınız için sizlere ve gecemize katkılarından dolayı Doğan Yatırım Bankasına Genel Müdürü Sayın Hulusi Horozoğlu şahsında çok teşekkür ederim.

Hepimize yönümüzü daha iyi görebildiğimiz sağlıklı, huzurlu, istikrarlı ve verimli günler dilerim.

Doğan Yatırım Bankası Hazineden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Murat Selamoğlu'nun konuşması şu şekilde;

"DÜNYA OLARAK DÜŞÜK ENFLASYON YAŞANAN 20 YIL GEÇİRDİK"

Çin'de, kırsal alandan sanayileşme şehirlere, ABD gibi ülkelere düzenli göç yaşanmaya başlamışken Çin, maliyeti arttırmadan artan hacimlerde dünyaya imal ürünleri ihraç etmeye başladı. Rus gazının AB'ye ihraç edilmesiyle birlikte düşük enflasyon yaşadığımız 20 yıl geçirdik.

Rusya- Ukrayna Savaşı'ndan önce bir şeyler değiştiğini görüyorduk. Trump, Meksika sınırlarını kapatmaya başlamıştı. ABD'ye göçü engelleyen, ABD'yi öne koyma hedefi olan bir yönetimi vardı. Bununla birlikte dünyada korumacılık yeşermeye başlamıştı. Son olarak ise 1 yıl içinde jeopolitik düzen sağlanmaya çalışılıyor. Kartlar yeniden dağıtılıyor. Hakimiyet mücadelesi var ve bu belki de onlarca yıl alacak.

"MERKEZ BANKALARININ İŞİ HİÇ OLMADIĞI KADAR ZOR"

Jeopolitik düzenin dizayn edilmeye başlandığı bu dönemde arz ve talep dengesi de değişmeye başladı. Son dönemde arz yönlü etkiler ön plana çıktı.

Bunda tedarik sorunları, dış ticareti korumacı politikalar, etken olabilir. İçinde bulunduğumuz döneme 'Küresel Çatışma' dönemi diyebiliriz. Ekonomik alana yansıyan bir mücadele. Hem araç hem de amaç olarak ekonomik savaş tam ortasında. 2 yıl boyunca pandemi dönemi ve sonrasında ki tedarik kırılması ve bozulmasını da buraya eklemeliyim.

Eskiden enflasyonla mücadele nitekim daha kolaydı. Genelde konjektürel iş döngüsü sorunları ile baş ediliyordu. Merkez Bankalarının işi hiç olmadığı kadar zor. Ülke yönetimlerinin hangi seçimlerde bulunduğu daha önemli bir hal aldı. Biz finansal politikalara bakarken FED kararlarını takip ediyorduk. Artık ülke yönetimlerini takip edeceğiz. MB'lerin piyasalara hangi mesajları verdikleri çok önemli.

"ENFLASYON UZUN YILLAR KALICI OLABİLİR"

MB'ler enflasyon çıpasını kaybetmemek için çalışıyor. Bu beklentileri kontrol altına almaları gerekiyor. Ve bunu sağlayamazlar ise enflasyon uzun yıllar kalıcı olabilir.

Son 2 yılda enflasyonun yükselmesi ile birlikte; FED ve AB Merkez Bankası net ve kararlı adımlar atıyor. FED uzun bir dönem geçici olduğunu söylemişken geri adım attı ve aksiyon almaya başladı. Faiz arttırımına başladı.

AB Merkez Bankası'nın işi çok daha zor. Çok üyeli bir yapı ve her ülkenin bir söylemi olacak. Her iki banka da faizleri yukarı çekmeye başladı. Likidite de azalmaya gidiyorlar. Varlık fiyatları da bu nedenle aşağı yönlü hareket ediyor.

"EMTİA VE ENERJİ SİLAH OLARAK KULLANILABİLİR"

Belirsizlikler ve tehditler bekleniyor. Önümüzdeki 6 aylık dönemde emtia ve enerji silah olarak kullanabilir. Rusya buna başladı. Tedarik zincirinde yeni aksamalar yaşanabilir. Daha fazla ve kapsamlı yaptırımlar gündeme gelebilir.

Enflasyon döngüselden ziyade yapısal bir sorun oldu. Covid sonrası yeniden açılmanın etkileri, talep uyarıcı politikaların son bulması, çok kutuplu yeni dünya düzenine geçiş ile birlikte yapısala dönüşen enflasyon, çok daha kalıcı bir sorun halini alacak gibi duruyor.

Burada MB'lerin politikalarını anlamak gerekiyor. Siyasi ve jeolojik bakış açısı da önemli. Dünyanın ve başkanların ne düşündüğü çok önemli. Sınırları nerelere kadar zorlayabilirler, savaşlar yayılır mı? Konunun uzmanı da olsanız savaşların nereye evrileceğini kestirmeniz çok zor.

Azerbaycan - Ermenistan ile Tayvan- ABD- Çin gibi örnekler verilebiliriz.

Rusya AB'ye gazı keserse, bu kış AB halkları belki de hükümetlerde değişim isteyecektir. Bunları bilmek çok zor. Tahmin etmek çok zor fakat kafa yormak gerekiyor.

FED son derece kararlı duruş sergiliyor. Nihai faiz oranı yani politika faizinin kaçlara kadar çıkacağını ne FED, nede biz biliyoruz. Geçen seneye kadar enflasyonun geçici olduğunu söylüyorlardı.

Faizlerin yükseldiği ABD'de ekonominin yavaşlayacağı kesin fakat ne kadar yavaşlayacağı soru işareti.

Herşeye rağmen ABD için şahsen ben kötümser değilim. Konumu ve ithalatının az olması nedeniyle 1-2 yıl içinde toparlayacağını düşünüyorum.

"TÜRKİYEDE'DEKİ SİSTEMİN BAŞARILI OLMA İHTİMALİ VAR"

AB'nin işi gerçekten zor. Lokomotif olan Almanya'da yaşanan durgunluk diğer üye ülkeleri etkileyecektir. AB Merkez Bankası'nın faiz artışları ve sinyalleri ile kararlı gibi ilerliyor. İtalya kamu borcu yüksek olan ve borç sarmalından çıkamayan, Almanların lütufları ile devam eden bir ülke. Diğer küçük ülkeler de var fakat onlar önemsiz denebilir.Kış aylarında enerji fiyatlarının kontrolden çıkması, kapasite kullanımını yani istihdamı zorlayıcı etkilerini görebiliriz.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'na gelirsek; yüzde 80 enflasyon olan bir ülkede bonolar, tahviller yüzde 10'larda. Bu olamaz. Bu sistem sürdürülebilir değil. Bunu herkes görüyor. Sadece büyüme odaklı gidilen, enflasyonu öncelemeyen bir sistem yürütülüyor. Hükümette bunu bu şekilde ifade ediyor. Bu sistem başarılı olur mu dersek; olabilir. bir ihtimali illaki var. Ama olmazsa gerçekten zor zamanlar geçireceğimiz zamanlar geçireceğiz.