Serbest meslek erbabı olan, özellikle Avukat, Mali Müşavir gibi meslek mensuplarının işlerinin önemli bir parçası ofislerinin dışında yaptıkları faaliyetlerdir. Bilindiği üzere bu mesleklerin mensuplarının mesleki faaliyetlerini idame ettirebilmeleri için bir binek otomobile ihtiyaç duymaları artık neredeyse kaçınılmazdır. Zira bu kişiler işlerinin önemli bir kısmını ofislerinin dışında müvekkillerine, mükelleflerine, adliyelere ya da vergi dairelerine gitmek suretiyle icra etmektedirler. Bu anlamda zamanı etkin kullanabilmek adına araçları hayati önem taşımaktadır.

Öte yandan tüm gerçek kişi vergi mükelleflerinin işlerinde kullanmak istedikleri araçlarını, tutmakta oldukları defterlerine aktif duran varlık olarak kaydetmeleri gerekmektedir. Bu şekilde gerçek kişi mükelleflerin ve serbest meslek erbaplarının işlerinde kullanmak istedikleri binek araçlarını defterlerine aktif varlık olarak kaydettikten sonra bu araçlarla ilgili yapmış oldukları işle alakalı giderlerini vergisel anlamda indirim konusu yapabilmektedirler.

Bahse konu bu araçların deftere kayıt işlemlerinde esas alınacak bedel ise satın alımdaki maliyet bedelleridir. Başka bir deyişle araçlarını işletmelerine kaydetmeleri için yeni alınan araçlardaki fatura bedeli, 2.el araçlarda ise noter satış sözleşmelerindeki yazan alım bedelleridir.

Araçların alım bedellerinin yanında Türkiye Sigorta ve Reasurans Birliği tarafından yayımlanan araç KASKO bedelleri önemli bir veridir. Nitekim maliyet yani alım bedeli ile giren araçlar bir süre sonra satışa konu edildiğinde o günkü KASKO bedellerine göre emsal alınarak piyasa şartlarına göre satılmak zorundadır. Yaygın vergi incelemelerinde Vergi Müfettişleri bu hususa özellikle dikkat etmektedirler.

Ülkemizde maalesef son yıllarda enflasyonun yükselme eğiliminde olduğu gözlenmektedir. Özellikle 2022 yılında son aylarda yaşanan yüksek enflasyon oranları şirketlerin mali tablolarını olduğu gibi, gerçek kişi mükellefleri ve serbest meslek erbaplarının aktiflerine kaydettikleri araçlar gibi varlıklarını da etkilemiş durumdadır.

Maliye bakanlığı ise şirketlerin ve bilanço esasına tabi gerçek kişi ticaret işletmelerinin mali tablolarına enflasyon nedeniyle yansıyan bu olumsuzluğu giderebilmek adına biri daha önceden de yürürlükte olan “Enflasyon Düzeltmesi” ni güncelleyerek devreye aldı. İkinci olarak ise yeni bir uygulama olan VUK 298-Ç kapsamında “Yeniden Değerleme” uygulamasıdır.

Bu iki uygulama da aslında özünde yukarıda bahsedilen ve vergi mükelleflerinin bilançolarında ve aktiflerindeki varlıkların ve diğer kalemlerin yükselen enflasyon karşısında düşük kalan değerlerinin güncellenmesi ve bugünkü değere getirilmesini amaçlamaktadır. Bu yolla mükelleflerin enflasyon karşısında yaşadıkları olumsuzlukların elemine edilmesi amaçlanmaktadır.

Bir örnek ile konuyu açıklayacak olursak; şirket veya şahıs, ticari bilançoya 2 yıl önce alınmış olan bir aracın, o günkü değeri olan 200.000,00TL den alındığını varsaydığımızda, bu aracın hem enflasyon karşındaki değeri bugün için düşük kalmış olacak hem de araç fiyatlarındaki enflasyonun da üzerindeki anormal yükselişler nedeniyle KASKO bedelleri de artmış olacaktır. Böyle bir durumda verdiğimiz örnekteki 200.000,00 TL alım bedeli olan bu aracın bedeli piyasa şartlarında 600-700.000,00 TL ye varmış durumdadır. Böylece alım ile satım arasında muazzam karlar ortaya çıkmış oluyor.

Yukarıda bahsettiğimiz 2 uygulama (Enflasyon Düzeltmesi ve Yeniden Değerleme) ile en azından sermaye şirketleri ve bilanço esasına tabi gerçek kişi ticaret işletmeleri bu uygulamaları kullanarak araç değerlerini güncelleyebilmektedirler.  

Yine benzer şekilde araç satışı sonrasında ortaya çıkan karlarını sermaye şirketleri ve bilanço esasına tabi gerçek kişi ticaret işletmeleri, “Maddi Duran Varlık Yenileme Fonu” adı altında özel bir fon hesabına alarak, eski araç satışlarından gelen karlarını, yeni araç alımlarından gelen amortisman giderleri ile karşılama imkânına sahip olmaktadırlar. Bu sayede eski araçların satışlarından gelen karlarını azaltabilmektedirler.

Son olarak da yeni alınan araçlardaki amortisman yöntemini “Azalan Bakiyeler Usulüyle Amortisman” yöntemini seçerek eski araçların satışlarından doğan karlarını, yeni alınan araçların amortismanlarının 2 kat yazılması ile gider yönünden kanuni haklarını önden kullanarak yeni aracın alındığı yılda bu gider fazlalığı ile eski araca ait satış karını karşılama imkanına sahip olmaktadırlar.

Bir diğer husus da yeni alınan araç bedellerine GVK 40 ve 68.MD’lere istinaden uygulanmaya başlayan “Binek Araç Gider Kısıtlaması” uygulaması zorunluluğudur. Bu uygulamaya göre yeni alınan araç bedelleri ne olursa olsun toplamda amortismana tabi tutulabilecek üst sınır 2022 yılı için 430.000,00 TL’dır. Bu uygulama ise satılan araçların yerine konulan yeni araçların gider oranını etkilediği için satıştaki karların olduğu gibi kalmasına sebebiyet vermektedir.

İşte işin ilginç yanı yukarıda kısa hatları ile anlatmaya çalıştığımız mükelleflerin lehine olan bu uygulamaların hiçbirisinden Serbest Meslek erbabı olan Avukat ve Mali Müşavir gibi mükellefler yararlanamazken mükellefin aleyhine olan “Binek Araç Gider Kısıtlaması” nda ise diğer mükellefler gibi uymak zorundalar.

Sonuç olarak konuyu genel hatları ile özetleyecek olursak, sermaye şirketleri ve gerçek kişi 1.sınıf ticaret işletmelerine tanınmış olan ve mükellefin genelde lehine olan ;

1.      VUK 298 MD’ye göre “Enflasyon düzeltmesi” uygulaması

2.      VUK 298-Ç MD’ye göre “Yeniden Değerleme” uygulaması

3.      VUK 328 MD’ye göre “Maddi Duran Varlık Yenileme Fonu” uygulaması

4.      VUK mük. 315 MD’ye göre “Azalan Bakiyeler Usulüyle Amortisman” uygulaması

olmak üzere tamamı da “Bilanço Usulüne Göre Defter Tutan” mükelleflere verilmiş haklar olup, bu uygulamaların hiçbirisinden serbest meslek erbapları yararlanma hakkına sahip değildirler.

Bu durum serbest meslek erbabı mükelleflerin araç satışlarında ortaya çıkan karlarını ciddi anlamda etkilemektedir. Çünkü bu mükellefler bu araçlarını sattıklarında aslında yenisini almak zarureti içerisindedirler. İşin idamesi için gerekli araçlarını yenilemek amacıyla sattıklarına yerine yeni alacakları araçları piyasa şartlarına göre zaten yükselmiş fiyatlardan almak zorundalar. Bu durumda eski aracın satışından gözüken kar nedeniyle ödedikleri vergi düşünüldüğünde yeni araç alımı için ekstra fon sağlayıp, ekstra ödeme yapmaları gerekmektedir. Yani bir anlamda aslında bu eski araçların satışından elde edilen karlar “fiktif karlar” oluyor. Hatta yeni alacakları araçlarda uygulanacak olan “Binek Araç Gider Kısıtlaması”’na uyma dolayısıyla da daha olumsuz bir durum içerisine gireceklerdir.

Kanaatimiz odur ki yukarıda açıklanan uygulamaların vergi mükelleflerinin bir kısmına uygulanırken diğer bir kısmına uygulanmıyor olması vergi adaleti yönünden son derece haksız bir durumdur.  Anayasamızın 73.maddesinin 2. Fıkrasında belirtilen “Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.” İlkesi gereği açıklamaya çalıştığımız konu özelinde mükellefler arasında bir ayrım yapılmış ve bu ayrım ise vergi adaletini sağlama politikası anlamında geldiğimiz noktada maalesef olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.